Beyazlatma durumunu etkileyen bir çok faktör bulunmaktadır. Bunlardan biri diş üzerindeki renklenmelerin hangi tipte olduğudur. Diş üzerindeki renklenmeleri kabaca sınıflarsak içsel ve dışsal renklenmeler olarak ikiye ayırabiliriz. Demir ilaçlarının kullanımı, mine defektleri, kötü ağız hijyeni, kahve, çay, sigara renklenmeleri, bebeklerin dişleri ilk sürdüğü zaman oluşan siyah renkleşmeler gibi durumlar dışsal renklenmelere örnek olup profesyonel diş temizliği ve tüm ağız bakımı ile iyileştirilebilirler. Antibiyotik kullanımı, metalik dolgular, dişin canlılığını kaybetmesi, çürük, enfeksiyon, florozis gibi durumlar ya da sistemik bir rahatsızlığa bağlı olarak gelişen renklenmelerde profesyonel ağız bakımı yeterli olmamakta ve beyazlatma gerekmektedir.

Hamilelik süresince vücudun bebeğe kendini hazırlaması, annede hormonal olarak değişimlere yol açar. Anne kanında steroid hormon miktarlarında artış görülür. Ağzımızda binlerce mikroorganizma çeşidi olmakla birlikte bunlardan şekerle beslenenler daha çok diş çürüğüne, protein ve yağ yapılı hormonlarla beslenenler de diş eti hastalıklarına yol açar. Doğal olarak kanda artan hormon miktarları diş etinde bununla beslenen bakteri seviyelerinde artışa neden olur ve diş eti hastalıkları ortaya çıkar.

Hamilelerde en çok karşılaşılan diş eti hastalığı gingivitistir. Diş etleri kırmızı ve kanamalıdır hamilelikten sonra temizlik yapılım kişinin kendi hijyenini sürdürmesi ile atlatılır. Bunun dışında diş etinde büyümeler görülebilir. Büyümeler hafif ya da şiddetli olabilir. Bazen beslenmeyi etkileyecek seviyede büyümeler olabilir. Diş eti büyümeleri hamilelik sırasında annenin ağız ve diş sağlığına dikkat etmesi ile önlenebilir. Bunun dışında eğer beslenmeyi zorlaştıran büyümeler varsa acil müdahale gerektirebilir.

Hamilelikte özellikle ilk trimestırda görülen sabah bulantıları ve kusmayla birlikte ağızda asit miktarında artış görülür. Asitin artması diş çürüklerinin de artmasına sebep olur. Bunu önlemek için ağzın sık sık suyla çalkalanması düzenli ve detaylı ağız ve diş temizliği önerilir.

Çoğumuzun en büyük korkularından biri diş hekimi koltuğuna oturduğunda acı çekmektir. Bizler bu acıyı azaltmak için tarihi 1700'lere dayanan anestezi yöntemini uygularız. Anestezi ağrıyı ileten sinirlerde geçici bir süre uyarılmayı durdurarak işlem yapmamıza olanak sağlar fakat bunun dezavantajı da bir çoğumuzun korkulu rüyası olan iğne. İşte temassız diş temizliği anestezi ihtiyacını azaltarak hasta açısından daha rahat bir seans sağlar.

Airflow sistemi su ya da klorheksidin gibi tedavi edici maddeler ile birlikte bir takım aşındırıcı partiküller püskürterek diş üzerindeki eklentileri uzaklaştırmayı amaçlar. Bu şekilde temassız temizlik sağlar ve diğer el aletlerin kullanımı minimalize edilir. Diş minesine zarar vermeden ve ağrısız bir temizlik deneyimi sağlanmış olur.

Kanal tedavisi sırasında dişin enfekte dokusu çıkarıldıktan sonra diş kökleri içerisinde kalan boşluğun doldurulması gerekir. Diş hekimleri bu boşlukları biyouyumlu olan materyaller ile doldururlar.

Kanal dolgusunda kullandığımız temel madde olan guta-perka Spatoceae familyasına ait hindistanda bulunan bir ağaç türünden elde edilmektedir. Kök kanalları içerisine yardımcı maddeler ile birlikte yerleştirildikten sonra sertleşerek dişe bağlanır.

Kanal dolgusu tamamlanan diş duruma göre kimi zaman bir dolguyla kimi zaman bir kaplamayla bitirilebilir.

Normal dolgu ile kanal dolgusunun en büyük farkı yapıldığı diş dokusudur; kanal dolgusu adı üstünde yazıda da bahsettiğimiz pulpa dokusunun çıkarıldığı kök kanal boşluklarına yapılırken, klasik diş dolgusu çürüğün mine ve dentinden temizlenmesinin ardından oluşan boşluklara yapılır. Bunu takiben diğer bir önemli fark olarak kullanılan materyalleri sayabiliriz ; diş dolgusunda kullanılan materyaller kök kanallarını doldurmak için kullanılamaz bunun için kök kanallarına özel maddeler üretilmiştir.